9 Aralık 2019 Pazartesi

E TWİNİNG MASAL BAHÇESİ ORTAK MASALLARIMIZ HAZIR İLMİN TAKIM

e Twining Masal Bahçesi Projemiz kapsamında ortak hazırladığımız masallarımızı tamamladık.Masal denemesi olarak bu çalışmalarımızda heyecanla yazdık.Masal ilk başladığımızda öğrencilerle önce kahramanları oluşturduk.Sonra yer ve zamanı belirledik.Masalımızın öğüt verici olması gerektiği üzerinde konuştuk. Sonra masalları yazmaya başladık. Öğrencilerimle masalları okuyarak  en iyileri seçip değerlendirdik.Bir kısımını yazarak tamamlaması için masal ortağımız olan elvan özcan öğretmenimiz ve öğrencilerine teslim ettik.
     Daha sonra onlardan gelen masalı aynı heyecanla tamamladık.Güzel çalışmalar ortaya çıktı.Elvan Öğremenimize ,öğrencilerine ve bizim öğrencilerimize teşekkür ederim.



                   


                                                                                                                                                    
                                                                                 SAZE İLE PRENS
      Bir varmış, bir yokmuş, evvel zaman içinde, kalbur zaman içinde develer tellalken, pireler berberken, ben annemin beşiğini tıngır mıngır sallarken; ülkenin birinde yakışıklımı yakışıklı bir prens varmış. Bu prensin saçları altın sarısı, gözleri masmavi, burnu okka gibi, boyu uzun, dünya tatlısı bir delikanlıymış. Annesinin ve babasının en sevgili çocuklarıymış. Çünkü üç ablasından sonra O dünyaya gelmiş. Ülkeyi ileride yönetecek olan kral hep erkek olduğundan onun doğumu ile birlikte gelecekteki kralın da kim olacağı belli olmuş. Bütün ailesi, annesi, babası, ablaları hatta ülkenin tamamı hep onun iyiliği için uğraşırlarmış. Yediği şeylerde ayakkabısı, elbiselerine hep dikkat ederler ve hep özel olması için çalışırlarmış.
     Fakat bu kadar ilgi prensi çok sıkarmış. O sakin kendi kendine, sıradan herkes gibi yaşamak ister ülkesinin halkını yakından tanımak istermiş. Bunu içi ne yapması gerektiğini hep düşünür dururmuş. Prensi pek arkadaşı da yokmuş.Bu düşüncelerini paylaşacak bir arkadaşı olsun istermiş.
    Bir gün sarayda çalışan hizmetlilerden biri o gün kendi kızını da yanında saraya getirmiş. Saze adında ki bu kızda sarayı çok merak ediyormuş. Hizmetlilerin olduğu kattan ayrılarak gizlice sarayı gezmeye karar vermiş.
     Koridorlar, merdivenler, odalar hepsi çok güzelmiş. Her gördüğü yerde ağzı bir karış açık kalıyor, her şeyi çok beğeniyormuş. Sarayı gezerken bir koridorda dönünce birden bir nöbetçi görüp ilk önünde duran kapıyı açarak saklanmak için içeri girmiş. Orası da meğer prensin odasıymış. İkisi de birbirlerine bakakalmışlar. Prens önce çok şaşırmış. Fakat Saze durumu sakince anlatınca prens durumu anlamış. Birbirleri ile  tanışmışlar. Sanki yıllarca arkadaşlarmış gibi oturup konuşmaya başlamışlar.Saze kendi hayatını prens ise kendi sıkıcı hayatını ve bundan kurtulmak istediğini anlatmış. Bu duruma çok üzüldüğü ama hiçbir şey yapamadığını anlatmış. Saze’nin aklına bir fikir gelmiş .Prensi saraydan kaçırmaya ve mutlu olmasına yardımcı olmaya karar vermiş. Böylece kimseye görünmeden sarayda birlikte kaçmışlar. Uzun bir süre yürümüşler .Hem acıkmışlar hem de çok yorulmuşlar. Ormanda ocağı yanan şirin bir kulübe görmüşler. Kapıyı çalmışlar. Kapıyı; tonton, sevimli bir ihtiyar amca açmış. Bunları içeri almış. Taze süt ile kendi pişirdiği ekmeği ikram etmiş.Bu  yiyecekler prensin çok hoşuna gitmiş. O güne kadar hiç bu kadar lezzetli yemek yemediğini hatırlamış. Geceyi burada geçirmişler. Ertesi sabah  uyandıklarında şiddetli yağmurun bir yağdığını görmüşler .İhtiyar amca ortalarda yokmuş. Çatıdan sesler geliyomuş. Çatı damlattığı için amca onarmaya çalışıyormuş. Prens hemen çatıya çıkmış ihtiyar amcayı aşağıya gödermiş. Kendisi de bir güzel çatıyı tamir etmiş……
Prens çatıyı tamir ettikten sonra aşağıya inmiş. Bundan sonra hiçbir yağmurda akma yapmayacağını söylemiş. İhtiyar amca çok ama çok mutlu olmuş ve genç prense içten bir şekilde sarılarak teşekkür etmiş. Prens ve Saze kasabaya doğru yola koyulmuşlar. Prens ilk defa halkın arasına karışacağı için çok heyecanlıymış. Saze prense sakin olmasını ve yanında olduğunu söylemiş, ona güven vermiş. İleride çamura saplanan bir at arabası görmüşler. Atın sahibi atı çekerek çamurdan çıkarmaya çalışıyormuş. Prens ve Saze adamın yanına yaklaşıp yardım etmek istediklerini söylemişler. Adam bu teklifi kabul ederek at arabasının yanlarından tekerleklerini itmelerini istemiş. Üst üste birkaç denemeden sonra at arabası saplandığı çamurdan çıkmış. Adam çok sevinmiş ve prense sarılıp teşekkür etmiş. Adam iyi günler dileyerek yoluna devam etmiş.
Saze ve prens birlikte yolculuklarına devam ederlerken bu seferde odun toplamaya çalışan bir yaşlı kadın görmüşler. Prens ve Saze hemen odun toplamaya başlayıp kadına yardımda bulunmuşlar. Sonra odunları yaşlı teyzenin evine kadar taşımışlar. Yaşlı kadın o kadar mutlu olmuş ki minnetini göstermek için odun ateşinde bir çay ikram etmiş onlara. Çayı çok beğenmişler ve teşekkür ederek oradan ayrılmışlar. Kasabaya yaklaştıklarında bir çeşmeden su dolduran bir çocuğa rastlamışlar. Prens hemen çocuğun elindeki kovaları alıp doldurmuş ve taşımasına yardımcı olmuş.
Sonunda kasabaya varmışlar. Bu kasabada yaşayan insanların refah durumları çok da iyi değilmiş. Gördüğü şeyler prens ve Saze’yi üzmüş ve mutsuz etmiş. O an saraya dönmesi ve halkı için yapması gereken şeyleri bir an önce yapması gerektiğini anlamış. Saraya hiç vakit kaybetmeden dönmüşler. Prens anne ve babasına başından geçenleri yaşadıklarını ve gördüklerini anlatmış. Bu olanlardan çok etkilendiğini ve ileride çok adaletli , yardımsever bir kral olup her daim halkının yanında olacağını söylemiş.
Yıllar yıllar geçmiş prens ve Saze büyümüşler. Saze her zaman prensin en iyi arkadaşı , sırdaşı ve güven duyduğu dostu olmuş. Prens ülkesinin kralı olmuş ve verdiği bütün sözleri tutmuş halkı refah ve bolluk içinde yaşamlarını sürdürmüşler ve krallarını çok sevmişler….

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.